SURİYE; YA DEVRİM! YA KATLİAM! ![]()
Suriye: Ya devrim ya katliam! Abdullah Aydoğan Kalabalık Suriye devlet başkanı Beşşar Esed bu gün beklenen konuşmasını gerçekleştirdi. Konuşmasında tozpembe bir Suriye portresi çizdi. Öldürülen yüzlerce insanı bir kenara iten, mültecileri görmezden gelen, ordunun halkına karşı silah kullanmasına göz yuman ve hatta destek veren bir konuşmaydı. Esed’in konuşması bir defa daha halkın nezdinde hayal kırıklığına sebep oldu ve bazı şehirlerde gösteriler tekrar başladı. Ülkede gün geçtikçe olaylar daha da içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Her Cuma günü farklı isim ve sloganlarla hız kazanan gösteriler, geçen cuma da ülkenin farklı şehirlerinde devam etti. Geçen Cuma günki gösteriler, Fransız işgaline karşı Suriye direnişinin simgesi olarak bilinen, Şeyh Salih el Ali gösterileri olarak isimlendirildi. Suriye ordusu Cisr eş Şuğur ve diğer şehirlerde çok sayıda tutuklama gerçekleştirdi. Tutuklananların sayısı hakkında kesin bir bilgi bulunmuyor. Ancak Lübnan’a sığınan bir Suriyeli görgü tanığı, geçen hafta altı veya yedi bin kişinin tutuklandığını ve bu tutuklamaların tamamen rastgele yapıldığını söyledi. Suriye ordusu son bir haftadır ülkenin kuzey batı sınır bölgelerinde tarama ve temizlik operasyonları düzenliyor. Halk ise ordunun katliam yapma korkusundan dolayı çareyi, kardeş ve komşu ülke Türkiye’ye sığınmakta buluyor. Bir Suriyelinin ifade ettiğine göre, Esed yönetimi Türkiye’ye kaçışları önleyebilmek için halk arasında, ülke dışına kaçanların evlerine girileceği, bütün eşyalarının ellerinden alınacağı gibi iğrenç söylentiler yayılarak, skandalın ülke içerisinde ört bas edilmesini hedefliyor. Öte yandan dün el Arabia televizyonu Cisr eş Şuğur’da öldürüldüğü iddia edilen 120 polis ve asker arasında kendi adının da yer aldığı bir polis memurunu ekrana çıkardı. Memur; ‘Ben ölmedim yaşıyorum ancak öldürülenler arasında adım var.’ Diyordu. Suriye resmi haber ajansı ise, binlerce kişinin Türkiye’den Cisr eş Şuğur’a geri döndüğünü yazdı. Halbuki Türkiye makamları çoğunun Cisr eş Şuğurlu olduğu 10 binden fazla sığınmacının Türkiye’de olduğunu belirtiyor. Sığınmacılar arasında ordu ve polis gibi güvenlik güçlerinde görev yapanlar da bulunuyor. Suriye ordusunun temizlik operasyonu yaptığı Cisr eş Şuğur şehrinin isyancı gruplardan tamamen temizlendiği ilan edildi. Bir haber ajansının yayınladığı görüntülerde şehrin harabeye döndüğü görülüyor. Son birkaç gündür ise İdlib şehrine bağlı kasabalarda ordu birlikleri operasyonlar düzenliyor. Bölgeden kaçan görgü tanıklarının anlattığına göre, ordu operasyonlarda öldürülen bazı göstericilerin cesetlerini bile ailelerine teslim etmiyor. Suriye ordusunun son üç aydan bu yana ordu mensuplarına ailelerini ziyaret etme izni de vermediği ifade ediliyor. Aileleri olayların yaşandığı bölgelerde oturan ordu mensupları ve askerlerin son derece tedirgin oldukları belirtiliyor. Harsata şehrinde yaşanan bir müdahale ise, Esed yönetiminin halka bakış biçimindeki gaddarlığı iyice gözler önüne serer nitelikteydi. Eşleri ve yakınları tutuklanan 200 civarında kadın, yakınlarının serbest bırakılması için gösteri düzenlemek istedi. Kadınların ellerinde sadece yakınlarının fotoğrafları ve pankartlar vardı. Pankartlarda; ‘Eşim nerede? Kardeşim nerede? Oğlum nerede?’ şeklinde yazılar yazıyordu. Güvenlik güçleri gösterinin başlamasından yaklaşık 10 dakika sonra gösteri yapan kadınların üzerine yüzlerce gerçek mermi yağdırdı. Artık Suriye’de ok yaydan çıkmış, hedefe doğru ilerlemektedir. Türkiye’nin Suriye yönetimine yaptığı, reform gerçekleştirme çağrıları siyasi manevradan öte geçmemektedir. Bu vakitten sonra reformdan söz edilemez. Mümkün değil ancak, reform yapıldığını ve gösterilerin sona erdiğini var sayalım. Rejimin otoriteyi tekrar sağlamak için özellikle de gösterilerin yoğunlukta yaşandığı kuzey ve Sünni bölgelerde katliam yapmayacağını kim garanti edebilir? Hiç kimse. Suriye halkı da bunun bilincinde tabi ki. Velhasıl Suriye halkı isyan etse de kurşuna dizilecek, isyana son verse de. İsyana devam ederlerse Suriye rejimi yer ile yeksan olacak, halkın geri kalanı hür ve özgür bir şekilde yaşayacaktır. Eğer gösterilere son verilirse, sağ kalanlar kurşuna dizilecekler ve bu gün ki muhalif devrimcilerin torunları 30 yıl sonra yine aynı şeyleri yaşamak durumunda kalacaktır. Öyle ise Suriye’de artık geri dönüş ihtimali düşünülemez. Tek çare Tunus ve Mısır’da yaşananların bu ülkede de yaşanması ve despot rejimin sona ermesidir. Devrimci muhalifler bunu başarmak zorundadır. Aksi takdirde Hama Katliamı, Suriye Katliamı olarak bütün ülkeye geri döner. Diğer Arap ülkelerinde yaşananların Suriye’ye etkisini de göz ardı etmemek gerekir. Kaddafi rejiminin sona ermesinin, Suriye’deki devrimi büyük oranda hızlandıracağı kuvvetle muhtemeldir. Bu iki ülkenin yönetim tarzı ve halk hareketlerine karşı tutumu bir birine son derece yakın. Arap Birliği’nde Libya’ya müdahale kararına en fazla karşı çıkan ülke de zaten Suriye’ydi. |
2984 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |